TERAPİ SÜRECİ: İÇ DÜNYAYA YOLCULUK
Terapi, kişinin içsel kaynaklarını aşan ve başa çıkamadığını düşündüğü durumlar, düşünceler ya da duygular karşısında bir profesyonelle görüşmesine dayanan süreçtir. Terapi süreci genellikle kişinin kendi iç dünyasına yaptığı yolculuk olarak da tanımlanır.
Bazı danışanlar için bu kararı vermek görece kolaydır. Fakat pek çok danışan için böyle bir yolculuğa çıkmak çabucak ve kolayca verilebilecek bir karar değildir. Danışanlar her ne kadar terapistin profesyonel olduğunu bilseler bile kendilerini içtenlikle ve olduğu gibi açmakta zorlanabilirler. Hiç tanımadıkları bir kişiye özel hayatını, duygularını, düşüncelerini açıkça anlatabilmek de başlı başına kaygı verici bir duruma dönüşebilir. Hayatında bir şekilde denge kurmuş olan danışanlar, terapi süreciyle birlikte yaşayacakları değişim nedeniyle bu dengenin yeniden nasıl kurulacağı, değişikliklerle nasıl başa çıkılacağı konusunda da endişe yaşayabilirler. Bu durumlar oldukça sık rastlanan ve aslında anlaşılabilir bir durumdur. Tüm bu soru işaretleri de aslında terapi sürecine neden ihtiyaç duyulduğunun da bir aynasıdır. Dolayısıyla terapist tüm bunların farkında olacaktır. Tüm bu kaygı ve korkuları da kapsayarak, kucaklayarak danışana yaklaşacaktır.
Böyle bir yolculuğa başlarken pek çok kişi hangi yaklaşımı seçmesi gerektiği konusunda zorluk yaşamaktadır. Şu an kullanılan terapi yaklaşımlarının etkinliği bilimsel yöntemlerle kanıtlanmıştır. Dolayısıyla hangi yaklaşımı seçmek gerektiğinden ziyade belki de danışanın terapistle kuracağı ilişkiyi daha fazla önemsemesi gerekmektedir. Danışan, terapistiyle ilişkisinde güven, koşulsuz kabul, ilgi ve meraka dayalı terapötik ilişki içinde olduğunda kendi iç dünyasına bakabilir.
Terapötik ilişki, danışan ve terapist arasında kuramsal kurallar doğrultusunda kurulan bir ilişkidir. Bu ilişki her yaklaşımda bazı farklılıklar göstersede her terapi yaklaşımında danışanın bu ilişki içinde kendini rahat ve güvende hissetmesini sağlar.
Terapi süreci başladıktan sonra danışan zamanla kendini güvende hissederek terapistine kendisini açmaya başlar ve kendi iç dünyasındaki değişimi, farklılaşmayı, duygusal olgunlaşmayı fark eder. Bu süreçte danışanın görüşme odasında ne anlatacağına dair zihninde bir şey olmaması ya da çok fazla şey olması, terapistiyle arasındaki uzun süreli sessizlikler, terapistine ya da terapi sürecine karşı hissettiği olumlu ya da olumsuz duygular, görüşme sonrası kendini daha iyi ya da daha kötü hissetmesi, görüşmelerin bazen çok yorucu ya da bazen çok rahatlatıcı gelmesi, görüşme süresinin çok uzun ya da çok kısa olarak algılanması gibi durumlar sık yaşanmaktadır. Danışanın terapi sürecine dair yaşadığı ya da hissettiği duyguları açıkça ifade edebilmesi danışanın terapi deneyimini anlama noktasında hem terapiste hem de danışana yol gösterir.